Yazılar, boş sayfaları doldurmak için miydi ya da içinde boşalamayan düşünceleri yeni mekanlar, adresler kazandırmak adına mı vardı. Yazılar yazıldıktan sonra da dağılıyordu, başka doluşmuş koridorlara girip oralarda yeni yerler ediniyordu, hücrelere bölünüyordu nihayetinde okundukça fikirleşiyordu, katreleşiyordu.

Bir de alınyazıları vardı. Bizler bu hayatın bir parçasıyken kaderimizde yazılı olup da üstüne tek bir defa okumamışken, tam da olması gerektiği gibi o mekanlarda, konularda ve çıkacak tınılarla canlandırıyorduk kendi hikayemizi. Yaşam çok garip, bir o kadarda değildi. Farkındalık ve bilinç hayatı anlamlandırdığı gibi ağırlaştırıyor ve kimileri ezberinden yaşama yolunu seçiyordu, oysa ki yaşanmamış ve yaşanacakların ezberi olur mu?

Oysa ki hissetmeden bir şey duyulur muydu, bilirim ama anlamadan konuşulurdu, hatta bilmeden de bilinirdi. Her şeyin vakitsiz gözüken medceziri ve döngüsü varken, sema ayini gibi hayatın ve kainatın bir vücut buluş emsali değil miydi bu zahir? Peki bu kanımızda dolaşan her damla zehir güneşin uzanan nurunda keşfedemediğimiz ne tür bir menzildi. Uyanamamışken uyanıldığı sanılan kaç sabahın gölgesi uzayıp eğilirken karanlığa gömülüp de batan bir güne merhaba diyemeden, o gözler kapanıverdi.

Anlatılamamış ne büyük yükler büyür paylaşılamadığından omuzları ezercesine ve kaldırma kuvvetini dengeleyecek o güç sabırda aranır kimi kimselerce. Bir kemik birde kanlı et parçasıydı, derimizin altında işleyen bizi biz yapan insaniyet ve tüm bu yalnızlaşan duygular var olmadığını kabul ettiğin sürece. Kalp de bir kafese sarılmış ürkercesine titreyip o vicdanının sesini dinlerdi. Cevapsız her bir sorunun cevabı kadar keskin ve bir o kadarda dolu kalan bir muhtevadı, okuduğunu anlayan dimağların adına tüm bu yarım kalan adlar. Kaçışan ve derinlere daldıkça buhulaşan tarifi mümkün olmayan bu düşünseller yine bıraktı ardına eksik kalan cümlelere.

Olamaz, hızlı akıp giden bu düşünceler içinde boğuşurken dile getirilsin, ne bir tepki ne bir etki yasasıda çare getirmez yazacak kelimelere nihayetinde toparlayıp bir nebze yansıtsın içinden geçenleri öylece. Anlamamaya anlaşılmamaya devam edilirmiş ki oysa daha karalanmamıştı, buruk kalan o beyaz sayfalar, paylaşılıp çoğalmayı bekledi…